Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- “Ebu İbrahim” lakaplı Yahya Sinvar, Siyonistlerin her daim büyük korku duyduğu bir figürdü. İster işgal rejiminin hapishanelerindeyken, ister Hamas hareketinde kilit görevlere gelinceye kadar, hatta şehadetinden sonra bile, kişiliğinin tüm boyutlarıyla Siyonist yetkililer için endişe kaynağı olmaya devam etti.
Şehit Yahya Sinvar’ın adı, 2021’deki “Kudüs Kılıcı” muharebesinden sonra dikkat çekici şekilde herkesin diline dolandı. Hayatı boyunca defalarca Siyonist düşman tarafından tutuklanan Sinvar, 2011’de esir takasıyla serbest bırakılmadan önce dört kez müebbet hapse mahkûm edilmişti.
Mücadeleyle Dolu Bir Hayat: Şehit Yahya Sinvar
Şehit Yahya Sinvar, 7 Ekim 1962’de Gazze’nin güneyindeki Han Yunus mülteci kampında dünyaya geldi. Ailesi, 1948’de Siyonist işgalinin ardından Filistin topraklarından, Gazze’nin kuzeydoğusundaki Mecdel şehrindeki evlerinden sürülmüştü. Sinvar, diğer Filistinliler gibi son derece zor koşullarda büyüdü ve ailesiyle birlikte sürekli Siyonist işgalcilerin zulmüne maruz kaldı.
İlköğrenimini Han Yunus Erkek Lisesi’nde tamamlayan Sinvar, daha sonra Gazze İslami Üniversitesi’nden Arapça İncelemeler bölümünde lisans diploması aldı. Üniversite yıllarında dikkat çeken öğrenci aktivistiydi ve İslami Teşkilat’ın önde gelen üyelerindendi. Üniversitenin öğrenci konseyinde teknik komitenin genel sekreteri, ardından spor komitesinin genel sekreteri olarak görev yaptı.
Bu öğrenci aktivizmi, ona ilk İntifada sırasında kurulan Hamas hareketinde liderlik rollerini üstlenmeye hazırlayan deneyim ve beceriler kazandırdı.
1986’da Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’in talimatıyla, Halid el-Hindi ve Ruhi Meştehi ile birlikte “Mecid” adlı bir istihbarat örgütü kurdu. Bu örgütün temel görevi, düşmanın casuslarını takip edip tutuklamak ve işgal rejiminin istihbarat ve güvenlik görevlilerini tespit etmekti. Mecid, kısa sürede Hamas’ın iç güvenlik sisteminin ilk çekirdeği haline geldi.
Ebu İbrahim ve Düşmanın Hapishanelerinde Direniş Dersleri
Yahya Sinvar ilk kez 1982’de, henüz 20 yaşındayken öğrenci aktivizmi nedeniyle Siyonistler tarafından tutuklandı ve dört ay idari gözlemde tutuldu. Siyonistler, onu bir hafta serbest bıraktıktan sonra tekrar tutukladı ve altı ay boyunca yargılanmadan hapiste tuttu. 1985’te yeniden tutuklanarak sekiz ay hapis yattı.
20 Ocak 1988’de ise iki Siyonist askeri ve dört casusu öldürmekle suçlanarak tekrar tutuklandı ve dört kez müebbet hapse mahkûm edildi.
Hapis yıllarında, Siyonist rejimin hapishanelerindeki Hamas esirlerinin Yüksek Komitesi’nin liderliğini üstlendi. El-Mecdel, Hadarim, El-Seba ve Nefta gibi hapishanelerde yattı; dört yıl boyunca da tecride konuldu. Bu dönemde ciddi fiziksel sıkıntılar yaşadı; beyninde bir kan pıhtısı oluştuğu tespit edildi. Ayrıca ailesiyle görüşmesi uzun süre yasaklandı; babası, 13 yıl içinde onu yalnızca iki kez görebildi.
Hamas’ın Askerî ve Siyasi Gücünün İnşasında Şehid Sinvar’ın Rolü
Nihayetinde, Şehit Yahya Sinvar, 2011’de “Özgürlerin Sadakati” adlı esir takasıyla, Siyonist esir Gilad Şalit karşılığında 1.000’den fazla Filistinli esirle birlikte serbest bırakıldı. Siyonistler, Sinvar’ın serbest bırakılmasından sonra defalarca “bundan son derece pişman olduklarını” dile getirdiler.
Serbest bırakıldıktan sonra, 2012’de Hamas’ın iç seçimlerinde siyasi bürosuna üye seçildi ve aynı zamanda İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın askerî kanadının yönetimini üstlendi. Görevi, Hamas’ın siyasi ofisiyle Kassam Tugayları komutanlığı arasında koordinasyon sağlamaktı. Bu görevdeki ilk sınavını, 2014’teki Siyonist düşmanla savaşta başarıyla verdi.
Savaşın ardından, Hamas’ın saha komutanlarının performansını kapsamlı şekilde değerlendirdi.
2017’de Hamas’ın siyasi ofisi başkanlığına atandı.
İngiliz The Guardian gazetesi, 2017’de yayımladığı bir makalede, Sinvar’ın Hamas’a girişiyle hareketin siyasi ve askerî kanatları arasındaki iç rekabetin sona erdiğini ve politikalarının yeniden tanımlandığını yazdı. Sinvar, Filistin’in siyasi ve askerî önceliğini Gazze’ye veriyor ve Hamas’ı Filistin Özerk Yönetimi’nden uzaklaştırıyordu.
Bu İngiliz medya kuruluşu, “Yahya Sinvar, Ekim 2017’de Kahire’de Filistin uzlaşması dosyasını yeniden canlandırma amacıyla yapılan görüşmelerin gerçek mimarıydı. Hamas içindeki ağırlığı ve önemli konumu, onu hareketin en dikkat çeken isimlerinden biri yapmış ve Filistin direniş politikasını kendi önceliklerine göre şekillendirme özgürlüğü tanımıştır,” dedi.
Şehit Sinvar: Kudüs Kılıcı’ndan Aksa Tufanı’na Siyonistlerin Kabusu
2021’deki “Kudüs Kılıcı” muharebesi sırasında Şehit Yahya Sinvar, Kudüs’ü savunmak için Siyonistlere karşı savaşa girmeye hazır olan tek Arap lider olarak tanımlandı. Bu durum, onun halk arasındaki popülaritesini büyük ölçüde artırdı. Siyonist çevreler ve uzmanlar hem bu savaştan hem de “El-Aksa Fırtınası” sırasında defalarca itiraf etti: Filistin halkı, Yahya Sinvar’ı Gazze, Batı Şeria, Kudüs ve 1948 işgal topraklarındaki tüm Filistin milletinin lideri olarak görüyor.
“Kudüs Kılıcı” muharebesi sırasında yaptığı ulusal ve cesur konuşmaları, özellikle 1948 işgal topraklarındaki Filistinlileri övmesi, tüm Filistinlileri Siyonist düşmanına karşı birleştirmede büyük rol oynadı ve işgalcileri dehşete düşürdü.
O dönemde, Siyonistler Sinvar’ı yoğun şekilde ararken, o güvenlik önlemleri almadan Gazze sokaklarında halkın arasında dolaştığını gösteren görüntüler yayınladı. İsrail yetkilileri, bu hareketini rejimin istihbarat ve güvenlik teşkilatlarına tokat gibi yorumladı.
Siyonistlerin “İkinci Nasrullah” Olmasından Korktuğu Adam
Şehit Yahya Sinvar ayrıca düşmanla psikolojik savaştaki üstün yönetimiyle tanınıyordu. İbrani kaynaklar, Filistinlilerin İsrail ile savaştaki ağır kayıplarına rağmen, Sinvar’ın cesur davranışları ve kararlı konuşmalarının Filistinlilere zafer hissi verdiğini, İsrail halkının korkusunu ise artırdığını uyarıyordu.
Bu bağlamda, birçok kişi Şehit Sinvar’ı Şehit Seyyid Hasan Nasrullah ile kıyaslıyor ve Siyonistlerin “Yahya Sinvar’ın Filistin’de ‘İkinci Nasrallah’ olarak ortaya çıkmasından” son derece endişelendiğini vurguluyordu.
Siyonistlerin Sinvar’dan endişelenmesinin bir diğer nedeni, Hamas’ın siyasi ve askerî kanatları arasında mükemmel bir uyum sağlamış olmasıydı. İsrail, Sinvar ile İzzeddin el-Kassam Tugayları komutanı Şehit Muhammed Deif arasında askerî komuta düzeyinde hiçbir fark görmediğini düşünüyordu.
Cesaret ve şehadet arzusu, Şehit Yahya Sinvar’ın öne çıkan diğer özellikleriydi; savaşın tam kalbinde düşmanla mücadeleyi yönetirdi ve şehadetinden hemen önceki son görüntülerinde bu özellik açıkça görülüyordu.
Bir kez, düşman yetkililerin suikast tehditlerine alaycı bir dille şöyle karşılık verdi:
“Bana verebilecekleri en güzel hediye beni öldürmektir. Şu anda arabamla buradan evime dönüyorum. Siyonistler benim nerede yaşadığımı biliyorlar; onları bekliyorum.”
Şehit Sinvar: Siyonistlerin “Aksa Tufanı”nın Mimarlığı Olarak Gördüğü Adam
7 Ekim’deki “El-Aksa Fırtınası” operasyonundan sonra, Şehit Yahya Sinvar, Şehit Muhammed Deif ile birlikte Siyonist rejimin takip ve suikast hedeflerinin başında yer aldı. Siyonistler, Sinvar’ın 2011’de serbest bırakılmasından bu yana onu sürekli hedef almıştı; bu çabaları “Kudüs Kılıcı” muharebesi sırasında da sonuç vermemişti.
Siyonistler, Şehit Yahya Sinvar’ı 7 Ekim operasyonunun mimarı ve beyni olarak görüyor; adı, işgalcilerin zihninde sonsuza dek büyük bir kabus olarak kalacak.
Ancak Şehit Sinvar’ın dünyevi hayatı, onun gerçek sonu olmadı.
Cuma günü, 16 Ekim 2024 öğleden sonra, birden bu eşsiz Hamas komutanının cansız bedeni görüntülendi: Bir yıldır dünyanın en büyük güçleriyle ve şeytanlarıyla mücadele eden bu figür, enkazlar, beton yığınları ve demirler arasında, dünyanın en zalim varlıkları ile yüz yüzeyken, sağ kolunun dirsek altı ciddi şekilde yaralanmış, sol elinin işaret parmağı ise bıçakla kesilmiş haldeydi!
Hiç kimse, hatta Siyonistler bile, onun Yahya Sinvar olduğuna inanamadı. İşgal güçleri, onunla tesadüfen ve eşitsiz bir yakın dövüş sırasında karşılaştı ve tüm teknolojileriyle, tank mermileriyle şehit etti. Birkaç saat sonra, DNA testiyle onun gerçekten 20 yılı aşkın süredir, ergenlik yıllarından itibaren Siyonist rejimin hapishanelerinde kalan ve “Aksa Tufanı”ndan bu yana rejime ve müttefiklerine en sert darbeleri vuran meşhur Yahya Sinvar olduğunu teyit ettiğini açıkladılar.
Siyonistler bile Şehit Sinvar’dan Korkuyor
Siyonistler, Şehit Yahya Sinvar’a Refah şehrinde tamamen tesadüfen ulaştıkları için medya gösterisi için hazırlıklı değildi. Hemen cansız bedeninin görüntülerini yayınladılar ve sevinç gösterdiler. Hatta rejimin insansız hava araçlarının bu eşsiz savaşçının son anlarını kaydettiği videolar da yayınlandı. İşgalciler farkında olmadan ondan bir kahraman yaratmış oldu.
Görüntülerde, sağ eli ağır şekilde yaralanmış ve işlevini yitirmiş, başı ve yüzü keffiye ile örtülü, çok kan kaybetmiş ve bitkin haldeki bir adam, harabe binaya giren insansız hava aracına bakıyor; sol elinin önünde duran sopayı alıyor ve ona doğru fırlatıyordu. Bu görüntüler, Siyonistler aleyhine işledi. İsrail rejiminin radyo-televizyon kurumu şöyle açıkladı: “Sinvar, fiilen bir efsaneyi andırdı.”
İsrail’in radyo-televizyon kurumu, “Bizim gördüğümüz sahneler, Filistin’deki Hamas veya İslami Cihad ile Lübnan’daki Hizbullah’ın gördüğüyle aynı değil. Onlar, son nefesine, son damla kanına kadar mücadele eden bir adam gördüler… Sinvar fiilen bir efsaneye dönüştü,” dedi.
Bundan sonra işgal ordusu, tüm medya imkânlarıyla ve Batılı ile Amerikalı destekçileriyle bu kara imajını küresel sosyal medya ve haber mecralarından silmeye çalıştı; Şehit Sinvar’a yeni suçlamalar yöneltti. Ancak tüm bu çabalar başarısız oldu. İsrail, Yahya Sinvar’ın kahraman ve direnişçi imajını yok edemedi. İşgalciler, hatta Sinvar’ın düşmanla savaştığı ve şehit olduğu evi bombalamayı bile düşündü.
Bugün, bu kahraman Filistin direniş komutanının şehadetinin birinci yıl dönümünde, adı ve görüntüleri sadece Gazze sokaklarında değil, tüm dünyada yankılanıyor. Yahya Sinvar, sonsuza dek cesaret, kahramanlık, özgürlük ve zulme karşı mücadele sembolü haline geldi; bayrağı, Filistin’in gelecek nesilleri ve tüm özgür direnişçiler tarafından dalgalandırılmaya devam edecek.
yorumunuz